11 Ekim 2011 Salı

İstanbul'da kalbimin attığı yer

Moda'da doğup büyümüş biri olarak Kadıköy benim için ne kadar uzaklaşsam da dünyamın merkezi olarak kalmaya devam ediyor.Şu an orada yaşamıyorum fakat sık sık yolumu oradan geçirmeye çalışıyorum çünkü kalbimin gerçekten attığı,nefes aldığımı hissettiğim yer Kadıköy.Böyle hissetmemde astrolojik verilerin de rol oynadığını söylemem gerek;astrokartografik olarak bakıldığında(kişisel doğum haritamın dünya coğrafi haritasına uygulanması yöntemi) şans gezegeni jüpiter ve kadersel olayları gösteren kuzey ay düğümü hatlarım Kadıköy ve Modadan geçiyor.Bu semtlerle ilgili bu kadar olumlu titreşim almam sanırım bu yüzden.


            Birkaç hafta önce gittiğimde özellikle Moda'nın oldukça değiştiğini farkettim.Bazı semtler vardır kalıplaşmış halini kırmak zordur,Moda da çok uzun zamandır öyle bir semtti.Fakat bu gidişimde müthiş bir canlılık farkettim,eskiden tercih edilmeyen sokak aralarına dahi yeni dükkanlar,cafeler açılmış,çok eski birkaç bina yıkılıp yeni inşaatlara başlanmış,nüfus da artmış sanki.Hem sevindim hem de trafik sorunu arttığı için endişelendim doğrusu.Yürüye yürüye tüm Bahariye ve Moda sokaklarını,Kadıköy çarşısını dolaştım.Ne İstanbulda ne başka şehirlerde başka hiçbir çarşı bana bu kadar samimi gelmiyor, herşey elinin altında birarada,esnaf yerleşik,çeşit bol... Çarşıda mutlaka uğradığım birkaç dükkan vardır,onları ziyaret ettim yine.Bunlardan ilki çarşı içindeki Beyaz fırın'ın yanındaki  "şekerci Cafer Erol" tabii ki,tatlı ve şeker konusunda lezzetini hiç bozmayan,uzun yıllardır süregelen bir kuruluş.Diyeceksiniz ki sağlıklı beslenme ile ilgili yazılar yazıp sonra şekerden tatlılardan dem vuruyorsun :) ama buranın kaymaklı lokumu gerçekten de kolay kolay bulunamayan bir nefasette.Tabii ki tadımlık alıyoruz,nefis köreltecek kadar.Gerekirse bunu yer, sonra bir ay kendimi tutarım şeker yemeden :))




Tatlı için eğer "Cafer Erol" a uğramayacaksam ikinci adres "Baylan pastahanesi" veya "Ali Muhiddin Hacı Bekir" olabilir.Mevsim yaz ise Baylan'da "Kup Grillé" yemenizi tavsiye ederim.
Tabii bu saydıklarımın hepsini birden denemeyin :))))


Kadıköy çarşısında balıkçıların yoğun olduğu kısmı da çok severim.Hele akşam olmaya başlamış ve o tezgah üstlerine sarkan ampuller yanmışsa,görüntüleri seyretmeye doyamadığım bir dekor gibi gelir bana.
Taze meyve ve sebzenin natürmort tablolardaki gibi dizilişi,baharatçıların cazibeli vitrinleri,akşam eve dönerken eşini arayıp " birşey lazım mı,çarşıdayım" diyenler, balığını ayıklatırken koltukaltında şişesiyle duraklayanlar, meze tezgahlarının önünde sabır ve sükunetle bekleyen kediler....Ruhu var bu çarşının gerçekten.





Karnım açsa Altıyoldaki Boğaya doğru çıkarken solda garanti bankasının yan sokağında "Niyazibey" lokantasında iskender yemeyi seviyorum.Gerçek iskenderi unutan varsa buraya buyursun,orjinal lezzeti koruyan tek yer bence.

Buradan içeri doğru devam edince sağdaki sokakta pasaj içinde rahmetli annemin sık alışveriş yaptığı bir tuhafiyeci var,adı da annemle aynı :) evet masrafçı "İnci" dikişle ilgili her türlü malzemeyi bulabileceğiniz bir yerdir ve Kadıköyde birçok geniş mağaza olmasına rağmen benim bu 3 m2lik dükkanı tercih etmemin sebebi de budur.Dükkan sahibi bir tezgah ve 1 müşteriden fazlasını almayan ama her tarafından her türlü malzeme taşan(resimde dükkanın dışına yığılmış malzemeler görünüyor,içine girip çekemedim doluluktan) bu sevimli dükkan benim favorim,ayrıca aranılan şey onda yoksa bile nereden alacağınızı detaylıca tarif eden bir sahibi var,sağolsun :)
Günün her saati insan seliyle yürümeye alışık Kadıköylüler için Boğa heykeli adres tarifinin birinci vazgeçilmezidir.


İskeleden Altıyola doğru çıkıldığında Boğadan sağa dönünce Bahariye caddesi başlar.Giyim konusunda  çok bol çeşit bulunan bu caddeler bence dünyanın merkezi :)

iskeleden Altıyola çıkış

Bahariye caddesi

Bahariye caddesini boylu boyunca geçen tramvayla Modaya kadar gidilebilir,el kol doluyken tercih edilebilir ama ben genelde yürümeyi tercih ederim.

Bahariye caddesi Moda sineması önü

Tarihe garip saygı!


Bu duvarların çevrelediği köşk yıkılırken akıllar neredeydi acaba?


Kadıköy  çarşısındaki balıkçıların üst kısmında ve Moda caddesinin son kısmında yer alan Antikacılar sokağı,Bahariye caddesinde "Galeri Murat" mağazasının  yanından Hasırcıbaşına inen sokaktaki eskici-antikacıları ve Moda ilkokulunun önündeki (güzelim ahşap evler yıkılarak yapılan) havuzdan Moda migrosa doğru inen sokaktaki birkaç antikacıyı gezmeden Kadıköy gezim tamamlanamaz.
Buralarda harika parçalar bulmak mümkün.Ama son günlerde fiyatlar pahalılanmış gibi,herhalde antika meraklıları arttı diye düşündüm.

Sahafların ve kitapçıların bulunduğu akmar pasajı da öğrencilik yıllarından beri vazgeçemediğim bir uğrak yeri benim için.Bu pasajda yer alan belki de en eski esnaf olan Sedat Kandemir'in şifalı taş dükkanına da mutlaka bir göz atarım.Kendisinin yaklaşık 25 yıldır dinç duruşunu ve yaşlanmadığını gördükçe taşların etkisine daha da inandım diyebilirim.

Yarı değerli taşlarda güvenilir bir yer burası,çoğu yerde boyalı camları taş diye satmaya çalışıyorlar.Sedat bey bu konuda uyarıyor ve her gidişimde bana hangi taşın neye şifa verdiğini anlatıyor.Hatta onun bir anektodunu da burada aktarmak isterim: Bir müşterisi gelmiş ve babasının kalpten,şekere,tansiyondan ülsere kadar birçok rahatsızlığının olduğunu ve durumunun ağır olduğunu,hangi taşı tavsiye edebileceğini sormuş.Sedat amca da bir taş seçip vermiş.Kadın bu şimdi babamı iyileştirecek mi diye tekrar sorunca da Sedat amca  şöyle cevaplamış" iyileştirmez ama rahat ölmesini sağlar!"
:)))

Tabii ki taşlardan mucize beklememek lazım ama gene de destek almaktan zarar gelmez.
Akmar pasajındaki favori dükkanlarımdan biri de "Ritmo çerçeve",çok güzel görseller satar,her gelişimde birşeyler almaya çalışırım.Pasajın üst girişinde resim malzemeleri satan iyi dükkanlar vardı,özellikle üniversitede mimarlık okuduğum yıllarda çok uğrardım onlara boya,resim kağıdı vs.. almak için,ama şimdi kapanmışlar malesef.

Akmar pasajının üst girişinin bulunduğu caddede birçok kırtasiye var,çocukluğumdan beri burası benim cennetim, çok küçükken dedem bizi Baylanın sokağındaki "french-american" denilen kırtasiyeye götürürdü,o zamanlar buradan başka fazla kırtasiye dükkanı yoktu.En çok çeşit buradaydı.İçeri girdiğimde teneffüs ettiğim o kağıt kalem kokusu hala hatrımda ve benim için en baştan çıkarıcı kokulardan biridir. Özal öncesi dönemde birçok şeyde olduğu gibi kırtasiyede de şimdiki bolluk yoktu,bizim çocukluğumuz tek tip kurşun kalem ve silgiyle geçmişti,o yüzden bu dükkanda az da olsa farklı ürünler görmek bizim için rüya gibiydi.Sonra ortaokuldaydık sanırım Gençlik kitabevi açıldı,diğer tüm kırtasiyelere çeşit zenginliği ve albenili ürünleriyle,hem kitap-dergi hem kağıt-kalem çeşitleri ve sunuşuyla fark attı. Her okul senesinin başında buradan yapılan defter,kalem,kapkağıdı alışverişini heyecanla beklerdik.Uzun yıllar aynı yerde varlığını sürdüren kırtasiyenin yerine şimdi Nezih kitabevi  açılmış.O da sevdiğim bir mağazadır.

Aslında bu yazı böyle uzaaar gider ama bir yerde bitirmem gerekiyor,en az bir bu kadar daha uğrak yerim vardı ama artık onları başka bir yazıda anlatırım.Kadıköy başlı başına bir belgesel konusu olabilir tarihiyle de,güncel sosyal yaşamıyla da...Ben sadece ufak bir gezintimi ve vazgeçemediklerimden bazılarını paylaştım.

 Son olarak çarşıdan çıkarken "Kurukahveci Mehmet Efendi"den taze çekilmiş mis gibi kokan Türk kahvemi almayı da unutmuyorum tabii...Zaten unutsanız da sokağa yayılan kokusuyla size kendini hatırlatır...
Belki ilerde bir Moda yazısı ve fotoğraflarıyla devam ederiz,şimdilik sevgiyle kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder