18 Ağustos 2011 Perşembe

Okuyunca hayatınız değişecek

Öyle bir kitaptan bahsedeceğim ki okuduğunuzda hayatınızda önemli değişiklikler olması mümkün. "İnsan ne yiyorsa odur" diye bir söz vardır hani, beslenme düzenimiz ya da düzensizliğimiz gerçekten de birebir dış görünüşümüz ve psikolojimiz üzerinde etkiliymiş artık bunu çok daha iyi anladım. Tabii kitabı okumakla bitmiyor,içindekileri uygulamak gerekli. Burada fazla bir ipucu vermek istemiyorum çünkü kitabı baştan sona okumanızı isterim; sadece şunu söyleyeyim:
sabah kahvaltıdan 1 saat önce taze sıkılıp içilen meyve veya sebze suyunun (havuç+limon,havuç+üzüm+zencefil veya portakal+limon gibi...) ne kadar çok şeye iyi geldiğini burada anlatmakla bitiremem.


Herkese bir adet katı meyve sıkacağı almasını öneriyorum,eğer üşenmeyip sabahları buna vakit ayırırsanız bir süre sonra en sevdiğiniz ve vazgeçemeyeceğiniz eşyanız olacağına bahse girerim(alırken kolay temizlenebilir olması,posa  haznesinin geniş olmasına  ve elektrikli olmasına dikkat edin,ben sinbonun aşağıdaki modelinden çok memnunum) .

 Herkes kendi damak tadına göre farklı karışımlar deneyebilir.Ben her sabah yeni karışımlar üretiyor ve gerçekten bu yeni tatlar için heyecanlanıyorum,çok heyecanlı çünkü güzel lezzetlerin sadece zararlı-kalorili besinlerde olmayacağını öğrenmiş bulunuyorum. Hem faydalı hem lezzetli içecekler hazırlıyorum.Cildinizin ve enerji seviyenizin düzelmesiyle başlayan ve fazla kilolardan kurtulmakla devam eden,kronik hastalıklarınızı bile tedavi eden bu basit yöntem hayatınızda yeni bir başlangıç olacak.Kitapta bulunan pek çok basit öneri var,hepsi uygulanabilir şeyler.Ben yaklaşık 45  gündür  yeni beslenme düzenime başladım ve kendimde pek çok değişiklik gözlemliyorum,çevremdekiler de bunun farkında. Kesinlikle aç kalmadan zayıflıyorum,stres ve yorgunluk benden uzakta :)

Bir ufak tüyo daha vereyim:hep sabah kahvaltısını kuvvetli yapmak tavsiye edilirdi ya ;burada tavsiye edilen ise öğle yemeğini en kuvvetli öğün haline getirip sabah meyvesuyundan 1 saat sonra sadece atıştırmak ve  akşam da salata gibi hafif yiyeceklere yönelmek.Tabii güne erken başlamak da çok önemli,ben artık  en geç 07:00 de ayaktayım. Keşke daha önce başlasaymışım bu şekilde yaşamaya diyorum, çünkü bedenime yıllardır çöplük muamelesi yaptığımı farkettim.
Vüdumuzun işleyişi o kadar mükemmel ki berbat beslenmemize rağmen oldukça iyi dayanıyor,ama ona bunu borçluyuz,yani iyi beslenmeyi.
Özellikle çocuklarımızı küçük yaşta iyi beslenmeye alıştırırsak yeni nesiller üzerinde büyük bir etki yaratmış oluruz.Kitapta yazan çok hoşuma giden bir söz vardı:"katılsal hastalıktan çok kalıtsal yaşam şekli ve beslenme düzeni vardır" diyor :)  düşününce ne kadar doğru değil mi..

Kızım üzerinde kendi uyguladığım taktikleri de yeri gelmişken yazmak isterim.Mesela;Çocuklarımıza hazır gazlı içecekler yerine evdeysek taze meyve suyu, dışardaysak ayran ya da limonata içirmekle başlayabiliriz.Biz mutfakta yemek hazırlarken yanımıza geldiklerinde elde kemirmeleri için bir havuç ya da salatalık vermek sizle kurduğu diyalogda havuç ve salatalığa  da  yer vermek demektir,büyüdüğünde bilinçaltında bu sebzeler güzel anıları çağrıştıracaktır.Malesef benim annem bize hep çikolata,tatlı ve kek türü şeyler verirdi,ben de uzun yıllar kızımla kek yapmayı iyi bir anne olmakla özdeşleştirdim,ama şimdi bunun aslında ona yaptığım  bir kötülük olduğunu düşünüyorum.Tabii hiç kek yapmıyor değilim ama en azından içine faydalı birkaç kuruyemiş ya da tarçın,zencefil vs..katarak ve kalıp kalıp margarin yerine sıvıyağ koyarak bu suçu biraz hafifletiyorum :))

Belirli bir yaşa kadar(ben kızımı 2 yaşına kadar idare etmiştim) çocuğa şeker çikolata tattırmayın,annelerimizin yaptığı gibi muhallebi ile asla beslemeyin!Bu çok önemli bir yanlış,şekere alışan çocuklar onlara daha tatsız gelen sebze meyveyi yemek istemiyor sonra. Ayrıca beyaz şeker vücumuzun en büyük düşmanı.Annane-dede-teyze vs yi de tembihleyin çocuğa bişey almak istiyorsa oyuncak alsın gofret değil...

Brokoli ve karnıbahar gibi çok sevilmeyen sebzelere farklı lezzetli soslar icat edip sofraya değişik sunuşlarla getirebilirsiniz(pişirirken ev ahalisi evde olmasın-kokusu pek sevilmez bu sebzelerin).  Güzel yöntemlerden biri de,çocuk çok ufaksa sebzelerden surat yapmak,sebzeleri rondoda çekip top köfte yapmak.Ama sebzeyi ne olduğunu bilerek yemesi ileriki yaşlara yönelik alışkanlık kazanması için daha faydalı.Hayatımda o kadar çok "bu yaşa kadar bamya/ veya kereviz/ veya pırasa yemedim " diyen koca koca insanlar gördüm ki,bunlar genelde çocukken bu sebzeleri bir defa damak tadına uygun olmayan şekilde yemekten kaynaklanıyor bence. Mesela geçen gün bir arkadaşım benim pişirdiğim zeytinyağlı bamyayı şaşırarak ve çok beğenerek yedi tam 22 yıl sonra! :) meğer annesi hep kıymalı yaparmış ve yemek hem ağır hem de salyalı olurmuş.Fakat ben bamyayı soğanla kavurup daha sonra domatesini ve en son az su eklerim.Kavurunca ve eğer ayıklarken baş kısmını kesmedinizse salyalı olmuyor,ayrıca kıymalı yemekler biraz hazmetmesi zor oluyor,tercihim her zaman zeytinyağlı pişirmek.

Pırasa sevmeyenler için çok ince kıyıp börek içinde kullanmak da işe yarıyor,hatta çok az limon ve az kırmızı pul biber de ekleyin derim.
Kerevize gelince rendeleyip az mayonez bol yoğurt ve ufalanmış ceviz ve ezilmiş bol sarımsakla karıştırın,bakın nasıl da yiyor " kerevizsevmezler".

Ve şu kızartmalar....Lütfen patates-sosis kızartması başta olmak üzere,tüm derin yağda yapılan kızartmaları kolay hazırlanması nedeniyle tercih ediyor olsanız da hayatınızdan uzaklaştırın.Çok seviyorsanız  ayda bir yapın mesela, ama haftada birkaç kez değil....Benim yakınlarımın da çok beğenerek yedikleri fırında sarımsaklı domates sosuyla pişirdiğim patlıcan tarifimi denemenizi öneririm:5-6 adet patlıcanı küp küp doğrayıp 2 kaşık  zeytinyağıyla  karıştırıyoruz,ateşe dayanıklı bir kapta fırına sürüyoruz-180derecede-,kokusu piştiğini haber verdiğinde sarımsaklı domates rendemizi üzerine yayıp 6-8 dk daha fırında tutuyoruz.Hem sağlıklı hem leziz bir yemek,isteyen üstüne ceviz de ufalayabilir.Sıcak ya da soğuk olarak servis yapılabilir.Bu yöntemi pek çok sebzeyle deneyebilirsiniz,yaratıcılığınıza kalmış.

Son olarak şunu söyleyeyim:  "zararlılar"ı azaltmak istiyorsanız bunu marketten alışveriş yaparken kendinizi tutarak yapmak,eve alıp getirdikten sonra yemeden durmaya çalışmaktan daha kolaydır :)
Bilinçli mutfak alışverişi yapın,sebze meyvenizi kısa aralıklarla taze olarak almaya çalışın,mümkünse çocuklarınızla markete girmeyin ki cips,çikolata,gazoz vs ile dolmasın sepetiniz, malum ufaklıklara hayır demek zor oluyor.Son kullanma tarihi uzun olan hazır yiyecekleri tercih etmeyin,içinde korkunç kimyasallar var demektir.Sağlıklı yiyecek çabuk bozulur unutmayın.Bir de baharat,kuru bitki vb lezzetleri hep elinizin altında bulundurursanız yemeklere katmak alışkanlığa dönüşür,yoksa insan  yemek hazırlarken çıkıp almaya üşenebilir ve bu üşengeçlikler ile ertelemelerdir  bizi mahveden..

Kitaba dönersek: kuraldışı yayınlarından çıkan kitabın adı "150 yıl yaşayabiliriz."Yazan kişi de Mikhail Tombak.
Lütfen ihmal etmeden,ertelemeden hemen bugün alın ve okuduklarınızı hayatınıza katın...
Not:Sayfanın en sonundaki kitapyurdu sitesinin linkine tıklayarak kitabın adını arama kutusuna yazıp hemen sipariş verebilirsiniz.Ben tüm kitaplarımı oradan temin ediyorum, zahmetsizce elime ulaşıyor.


Eğer kitabı okuyup uyguladıktan bir müddet sonra buraya sizde yarattığı etkileri yazıp paylaşırsanız çok sevinirim.Özellikle meyve-sebze suyu karışımlarındaki yaratıcılıklarımızı paylaşalım :)
Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder